İlk Milli Basketbol Maçı Hangi Ülke Ile Oynanmıştır ?

lawintech

New member
İlk Milli Basketbol Maçı: Rakip Kimdi, Seyirciler Ne Yedi, Potanın Altında Ne Döndü?

Selam sevgili forumdaşlar!

Şimdi size öyle kuru kuru “ilk milli basketbol maçımız şu ülkeyle oynandı” demeyeceğim. Çünkü hepimiz biliyoruz ki forum dediğin, ansiklopedi maddesi okumak için değil, kah bir tebessümle kah bir kahkaha ile bilgiye ulaşmak için var. O yüzden gelin bu konuyu biraz eğlenceli, biraz stratejik, biraz da duygusal açıdan masaya yatıralım. Sonuçta erkeklerin “abi savunmayı 2-3 alan yapmalıydık” bakışını, kadınların ise “o an spor salonundaki atmosfer nasıldı acaba, tribünde bağıran teyze var mıydı?” merakını harmanlamadan bu iş olmaz.

Tarih Sahnesine İlk Adım: 24 Haziran 1936

Türkiye’nin ilk milli basketbol maçı 1936’da Yunanistan’a karşı oynandı. Şimdi hemen “aa komşuyla başlamışız” diyebilirsiniz. Evet, rakip Yunanistan’dı. Ne de olsa bizim milletin “ilk denemeyi en yakındakiyle yap” mantığı her zaman çalışır. Tencereyi kaynatırken komşudan soğan istemek ne kadar doğalsa, potanın altına ilk kez çıkarken de komşuya “gel bir kapışalım” demek o kadar doğal.

Maç İstanbul’da, Beyoğlu Halkevi’nde oynandı. Şimdi burayı hayal edin: Tahta potalar, hafif eğri duran bir saha çizgisi, bir köşede düdüğüyle bekleyen hakem, tribünde heyecanla bekleyen ama henüz tezahürat kültürünü keşfetmemiş seyirciler. Yani “defans defans” yerine “çocuklar koşun” diye bağıran amcalar.

Erkeklerin Stratejik Bakışı

Forumda erkek tayfa bu noktada devreye girer:

“Abi set hücumu yapmış mıyız? Yoksa topu kaptık mı yardıra yardıra gitmiş miyiz?”

“Skor kaçtı ki, rakibe zone mu uyguladık?”

Erkek bakışı net: Hemen strateji, hemen taktik. Halbuki o günlerde bizim basketbolcularımızın asıl taktiği şuydu: “Topu elinde tut, rakipten korkma, potaya doğru koş.” Daha fazlası zaten lükstü. Yani o dönemki koç toplantıları muhtemelen şöyle geçiyordu:

– Çocuklar, potaya topu atıyoruz, o girerse sayı oluyor.

– Hocam, savunma?

– Savunma dediğin, adamı tut işte, bırakmasınlar.

Kadınların Empatik Yorumu

Kadın forumdaşlarımızın yaklaşımı ise daha farklı olurdu:

“Ya o sahada oynayan çocukların anneleri neler hissetti acaba? Tribünde gözyaşlarını tutabilmişler midir?”

“İlk defa milli forma giyip sahaya çıkan basketbolcular, ayakkabıları gıcır gıcır mıydı yoksa eski futboldan kalma spor ayakkabılarla mı oynadılar?”

Bir kadın gözüyle bakınca, maçın skoru ikinci planda kalıyor. Önemli olan o an yaşanan gurur, birlik duygusu ve “biz de bu oyunda varız” hissi. Düşünsenize, 1936’da yeni yeni ayağa kalkan bir ülke, “benim de basketbol takımım var” diye sahaya çıkıyor. İşte bu, tabloya bambaşka bir anlam katıyor.

Seyircilerin Hali: Çekirdek Yok, Helva Var

Bugün maça gittiğinizde elinizde çekirdek, mısır ya da patlamış cips olur. 1936’da öyle şeyler yok tabii. Tribünde bağıran dayılar muhtemelen “helva, lokum” kıvamında bir şeyler yiyor, belki de yanlarında getirdikleri termoslarda çaylarını fokurdatıyordu. Tezahürat deseniz, organize olmaktan uzak. Ama illa ki biri çıkıp bağırmıştır:

“Vurun aslanlarım, pota yıkılsın!”

Skor Meselesi: Kimin Umrunda?

Şimdi erkek forumdaşlar hemen soracak: “Abi kaç kaç bitti peki?”

Hemen söyleyeyim: Maçı Yunanistan kazandı. Ama mesele o değil. Çünkü bizim için o gün, sahaya çıkmak bile başlı başına bir zaferdi. Yani kaybettik ama “ilk düdük” bizimdi. Erkekler bu sonucu tabloya, grafiklere döker; kadınlar ise “olsun, çocuklarımız çok güzel mücadele etmişler” der. İşte farklı bakış açılarının tatlı çatışması burada başlar.

İlklerin Heyecanı ve Bugüne Yansıması

Bir düşünün, o günkü oyuncular sahaya çıktığında belki de kimse 2020’lerde Türkiye’nin EuroBasket’te, Dünya Kupası’nda mücadele edeceğini hayal bile edemedi. Ama ilk adım atıldı mı, gerisi geliyor işte. O gün Yunanistan’a yenildik, ama yıllar içinde dünya devleriyle kafa kafaya oynayan bir takım olduk. İlk düdük, sonraki çeyrek final ve yarı finallerin önsözüydü aslında.

Forumdaşlara Açık Soru

Şimdi size dönüyorum sevgili forum ahalisi:

Sizce ilk milli basketbol maçına gitmiş olsaydınız, hangi tarafta olurdunuz? Erkek tayfa gibi “hocam alan savunması mı yaptık?” diye kafa yorar mıydınız? Yoksa kadın tayfa gibi “tribünde anneler neler hissetti?” diye duygusallaşır mıydınız?

Bir de şunu sorayım: Sizce o dönemde tribünlerde davul zurna olur muydu? Yoksa sadece hakemin düdüğü mü yetti?

Hadi bakalım, siz de görüşlerinizi dökün. Belki de aramızda o günün torunlarından biri vardır, kim bilir?

Son Söz: Bir Maçtan Fazlası

İlk milli basketbol maçımız sadece bir spor olayı değil, aynı zamanda genç bir cumhuriyetin dünyaya “ben de varım” deyişiydi. Yunanistan’a karşı kaybettik ama potaya çıkan her top, bir ülkenin özgüvenine yazıldı. Bugün salonda ellerinde bayraklarla “12 Dev Adam” diye bağıran çocukların kökleri, o ilk maçın tahta potalarında gizli.

Forumdaşlar, işte size eğlenceli bir hatırlatma: İlk maçımız kayıp olabilir, ama bugün hâlâ konuşuluyorsa demek ki kazanmışız. Şimdi sizden gelen yorumlarla bu nostaljik pota muhabbetini daha da renklendirelim.

---

İstersen sana buradan devamla ikinci milli maçın hikâyesini de mizahi şekilde yazabilirim. İstiyor musun?
 
Üst