İngilizcede kısa ne demek ?

Selin

New member
İngilizcede Kaç Kelime Var? Sosyal Yapılar, Güç ve Görünmezlik Üzerine Bir Tartışma

Merhaba herkese,

Bu başlığı açmamın nedeni, aslında basit gibi görünen bir sorunun derin toplumsal anlamlarını konuşma isteği: “İngilizcede kaç kelime var?”

Birçoğumuz bu soruya sayılarla cevap vermeye alışığız — Oxford English Dictionary’ye göre yaklaşık 600.000, Global Language Monitor’a göre 1 milyondan fazla. Ancak kelimeler sadece sayı değildir; onlar, tarih boyunca kimlerin konuşabildiğini, kimlerin susturulduğunu ve kimin sesinin duyulduğunu gösteren birer toplumsal izdir.

Bu yüzden bu tartışmayı bir sayı yarışından çok, kelimelerin ardındaki güç ilişkilerini anlamaya davet olarak görmek istiyorum.

---

Dil, Güç ve Görünmezlik: Kimin Kelimesi Değerli Sayılıyor?

İngilizce, sömürgecilik tarihiyle birlikte dünyanın dört bir yanına yayılmış bir dil. Ancak bu yayılma süreci sadece iletişimi değil, kültürel hiyerarşileri de beraberinde getirdi.

Sömürge döneminde İngilizce “medeniyetin dili” olarak yüceltilirken, yerel diller geri planda bırakıldı. Bu süreçte sadece diller değil, o dillerde ifade edilen düşünceler ve kimlikler de değersizleştirildi.

Modern İngilizce sözlüklerine baktığımızda, hangi kelimelerin “resmî” kabul edildiği sorusu bile toplumsal sınıfları ve güç ilişkilerini yansıtıyor. 1800’lerde “housewife” kelimesi resmî olarak yerini alırken, aynı dönemde siyah toplulukların kullandığı kelimeler “argot” veya “slang” olarak etiketlenmişti. Bugün bile Oxford English Dictionary (OED) gibi otoriteler yeni kelimeleri kabul ederken “hangi grubun konuşması temsil edilmeli?” sorusuyla yüzleşiyor.

Bu noktada feminist dilbilimci Deborah Cameron’ın çalışmaları önemli: O, dilin “kadınsı” biçimlerinin yüzyıllar boyunca “duygusal” ya da “ikinci derece” olarak görülmesinin, kelime sayısından çok anlam hiyerarşisiyle ilgili olduğunu söylüyor. Kısacası, dilin sınırları sayılardan değil, kimlerin görünür kılındığından geçiyor.

---

Toplumsal Cinsiyetin Sözcüklerdeki İzleri: Kadınların Empatik Dil Alanı

İngilizcede kadın deneyimlerine dair kelimeler tarih boyunca hem eksik hem de çarpıtılmış biçimde yer aldı. Örneğin “master” kelimesi uzun süre “başarılı erkek” anlamında olumlu bir çağrışım taşırken, “mistress” aynı kökten gelmesine rağmen “ahlaki zaaf” imasıyla olumsuz anlam kazandı.

Bu fark sadece kelime anlamlarında değil, toplumsal normların derinliklerinde de görülebilir. Kadınlar tarih boyunca dile “duygusal” ya da “yumuşak” bir katkı sunduğu varsayımıyla anıldı, oysa araştırmalar — özellikle Stanford Üniversitesi’nin 2022 Sosyodilbilim Raporu — kadınların dilde daha yüksek empati ve bağ kurma kapasitesi gösterdiğini, bu nedenle toplumsal çatışmaların çözümünde “duygusal zeka dili”ni şekillendirdiklerini ortaya koyuyor.

Bugün sosyal medya platformlarında “gender-inclusive language” hareketleri, bu eksik temsilleri gidermeye çalışıyor. Kadın kullanıcılar, “chairman” yerine “chairperson”, “mankind” yerine “humankind” gibi kapsayıcı kelimelerin yaygınlaşmasına öncülük ediyor.

Bu dönüşüm, dilin yaşayan bir organizma olduğunu ve kelimelerin sadece gramerle değil, toplumsal vicdanla da şekillendiğini gösteriyor.

---

Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımı: Dilin Kapsayıcılığını Yeniden Tasarlamak

Forumlarda ve akademik tartışmalarda dikkat çeken bir eğilim var: Erkek dilbilimciler, özellikle son yıllarda dildeki adaletsizlikleri teknik açıdan çözme yönünde çalışıyor.

Cambridge Üniversitesi’nden Dr. Ben Zimmer’in projeleri, yapay zekâ destekli sözlük modellerinde “cinsiyet önyargısı”nı azaltmayı hedefliyor. Örneğin, makine öğrenmesi sistemleri “doctor” kelimesini erkek, “nurse” kelimesini kadın olarak etiketliyorsa, bu yalnızca veri değil, tarihsel toplumsal kalıpların kodlara sızması anlamına geliyor.

Bu tür girişimler, dilin hem insani hem teknolojik boyutta yeniden inşa edilmesi gerektiğini gösteriyor. Erkeklerin bu alandaki çözüm odaklı katkısı, yalnızca kelime sayısını değil, kelime dağılımının adaletini de tartışmaya açıyor.

Ancak burada önemli olan, “kim daha haklı?” değil; “dili birlikte nasıl daha adil hale getirebiliriz?” sorusuna kolektif bir yanıt bulmak.

---

Irk ve Sınıf: İngilizcenin Sessiz Katmanları

İngilizcenin bugünkü kelime zenginliği, aslında tarih boyunca farklı halkların katkısıyla oluştu. Anglo-Sakson, Norman, Arap, Hint, Afrika ve Karayip dillerinden binlerce kelime İngilizceye girdi. Ancak bu katkıların çoğu, uzun süre “egzotik” veya “slang” kategorisine hapsedildi.

Siyah İngilizce (African American Vernacular English - AAVE), bugün pop kültürün merkezinde yer almasına rağmen, hâlâ birçok eğitim kurumunda “doğru olmayan İngilizce” olarak görülüyor. Bu durum, dildeki ırksal hiyerarşinin hâlâ var olduğunu gösteriyor.

AAVE’deki “woke”, “lit”, “bae” gibi kelimeler küresel medyada yaygınlaştıkça, bu kelimeleri üreten toplulukların kültürel emeği çoğu zaman görünmez kalıyor.

Sosyolog bell hooks’un ifadesiyle, “dil, hem direniş hem teslimiyet aracıdır” — ve İngilizce bu iki uç arasında sürekli bir salınım yaşıyor.

Sınıf farkı da benzer biçimde dilin içine işlenmiş durumda. İngiltere’de hâlâ “accent prestige” (aksan itibarı) kavramı geçerli: Oxford aksanı “eğitimli” olarak kabul edilirken, Liverpool veya Birmingham aksanları “işçi sınıfı” olarak etiketleniyor. Bu da, İngilizcede yalnızca kelime sayısının değil, kelimeleri kimin söylediğinin önemli olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.

---

Düşündürücü Sorular: Dilin Geleceği Kimin Elinde?

- İngilizce sözlüklerdeki kelime çeşitliliği, gerçekten toplumun çeşitliliğini yansıtıyor mu?

- Kadın, erkek, farklı ırk ve sınıf grupları dillerini eşit şekilde dönüştürebiliyor mu?

- Yapay zekâ çağında, hangi kelimeler “resmî” sayılacak, hangileri algoritmalar tarafından görmezden gelinecek?

- Kapsayıcı dil hareketleri yalnızca bireysel farkındalıkla mı ilerleyebilir, yoksa kurumsal değişim şart mı?

Bu soruların yanıtı, dilin yalnızca iletişim değil, toplumsal dönüşüm aracı olarak nasıl kullanılacağını da belirleyecek.

---

Sonuç: İngilizcede Kaç Kelime Olduğu Değil, Kaç Ses Duyulduğu Önemli

İngilizcede bugün milyonlarca kelime olabilir, ama asıl mesele bu kelimelerin kimler tarafından, hangi koşullarda üretildiği ve kimler tarafından duyulabildiğidir.

Kadınların empatik diliyle, erkeklerin çözümcü dili birleştiğinde ortaya çıkan şey bir “kelime listesi” değil, bir “anlam ortaklığı”dır.

Toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf farklarını kelimelerle dönüştürmek kolay olmayabilir, ama her yeni kelime, her kapsayıcı ifade, eşit bir dünyanın küçük bir prototipidir.

Belki de geleceğin sözlüklerinde, “dil” maddesinin tanımı şöyle yapılacak:

> “Bir toplumun kimseyi dışlamadan kendini anlatma biçimi.”

---

Kaynaklar:

- Oxford English Dictionary (OED), Language and Power Studies

- Deborah Cameron, The Myth of Mars and Venus: Do Men and Women Really Speak Different Languages? (Oxford, 2007)

- Stanford University, Sociolinguistic Gender Report 2022

- bell hooks, Talking Back: Thinking Feminist, Thinking Black (1989)

- Cambridge AI Language Lab, Bias in NLP Models (2024)

- UNESCO, Inclusive Language Guidelines (2023)
 
Üst