SanatMuptelasi
Active member
Dinde Kırk Çıkarma Var Mı? Halk İnancı ile Dinî Kaynakların Kesişim Noktası
Selam dostlar,
Bugün uzun zamandır kafamı kurcalayan bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum: “Dinde kırk çıkarma var mı?” Çocuk doğduktan 40 gün sonra yapılan “kırklama” veya “kırk çıkarma” uygulamasını hemen hepimiz duymuşuzdur. Birçoğumuzun ailesinde, anneannelerimizde, komşularımızda yaşatılan bu gelenek, aslında kimileri için dini bir gereklilik gibi görünürken kimileri içinse sadece kültürel bir ritüel. Peki işin gerçeği nedir? Gelin biraz verilerle, biraz da hikâyelerle iç içe bakmaya çalışalım.
---
Kırk Çıkarma: Kültürel Bir Gelenek mi, Dinî Bir Emir mi?
İslam’ın temel kaynakları olan Kur’an ve hadis kitaplarına baktığımızda, “kırk çıkarma” diye bir ibadetin olmadığını görüyoruz. Yani dinî emirler arasında yer almıyor. Ancak antropoloji ve sosyoloji araştırmaları, bu uygulamanın kökenlerinin çok daha eskiye, İslam öncesi Türk ve Orta Asya kültürlerine dayandığını söylüyor.
Türk kültüründe “40” sayısı hem koruyucu hem de tamamlayıcı bir sayı olarak görülmüş. Mesela; kırk gün yas, kırk gün nazarlık, kırk gün lohusa kadına dikkat edilmesi… Bu sembolizm İslam’la harmanlanmış ve halk arasında dinle iç içe bir gelenekmiş gibi kabul edilmiş.
Türkiye’de 2022 yılında yapılan bir saha araştırmasında, genç annelerin %64’ü hâlâ “kırk çıkarma” ritüelini uyguladığını söylemiş. İlginç olan nokta ise; bu uygulamayı yapanların yarısı bunu dinî bir görev olarak değil, “büyüklerin gönlü olsun” veya “kültürden kopmayalım” düşüncesiyle yaptığını ifade etmiş.
---
Bir Anne Anlatıyor: Duygular ve Gelenekler
Geçenlerde bir arkadaşım anlattı: İlk bebeği doğduğunda kayınvalidesi ısrarla kırklamayı istemiş. Kova dolusu su hazırlanmış, içine altın atılmış, sonra hem bebek hem anne yıkanmış. Arkadaşım, “Ben dini bir şey yapıyorum sandım ama aslında annelik yolculuğumun ilk toplumsal ritüeliydi. Kendimi yalnız hissetmediğim bir andı,” dedi.
İşte burada kadınların bakış açısı çok belirgin: Onlar için bu sadece bir ritüel değil, toplumsal destek ve aidiyet duygusu. Lohusalık döneminde annenin çevresinden gördüğü ilgi, onun ruh sağlığına iyi geliyor. Yani kadınlar genellikle duygusal ve topluluk odaklı yaklaşırken, erkekler bu işin daha çok “gerek var mı yok mu?” kısmına odaklanıyor.
---
Erkeklerin Gözüyle: Pratiklik ve Gereklilik
Bir erkek arkadaşım bu konuyu şöyle yorumladı:
“Ya kardeşim, 40 gün sonra suya sokmakla ne olacak? Zaten bebek her gün banyo yapıyor. Benim için işin dini boyutu önemliydi. Araştırdım, dinde yeri yokmuş. O yüzden bana göre gerek yok. Ama eşim istediyse, ben de karışmadım.”
Burada tipik bir erkek yaklaşımını görüyoruz: Sonuç odaklı, pratik bakış. “Dinde var mı, yok mu?” diye sorguluyor, varsa uyguluyor, yoksa mantıksız buluyor. Bu yönüyle aslında toplumsal cinsiyet rollerinin kültürel gelenekleri nasıl farklı şekillerde yorumladığını gözlemliyoruz.
---
40 Sayısının Sembolizmi ve İnançlardaki Yeri
“40” sayısının farklı dinlerde ve kültürlerde de özel bir yeri var.
* Hz. Musa’nın Tur Dağı’nda 40 gün kalması,
* Hz. İsa’nın çölde 40 gün oruç tutması,
* İslam’da da kişinin kırk yaşında olgunluğa ermesi,
hep bu sayının kutsiyetini gösteriyor.
Dolayısıyla kırk çıkarma, aslında İslam’ın özünde yok ama kültürel hafızada derin izler bırakmış bir gelenek. Bu da bize gösteriyor ki, din ve kültür çoğu zaman birbirine karışıyor.
---
Modern Dünyada Kırk Çıkarma: Devam mı, Değişim mi?
Bugün şehir hayatında bu ritüel farklı formlarda yaşatılıyor. Mesela köylerde hâlâ “kırklama suyu” hazırlanırken, şehirlerde anneler daha modern uyarlamalar yapıyor: Bebeğin 40. günü fotoğraf çekimi, küçük aile kutlamaları ya da sembolik bir su dökme.
Psikologlar, bu tür geleneklerin annelere sosyal destek sağladığını ve doğum sonrası depresyon riskini azalttığını söylüyor. Yani işin bilimsel açıdan faydalı bir boyutu da var.
Ama aynı zamanda, bazı genç çiftler bu uygulamayı gereksiz bularak tamamen terk ediyor. Özellikle eğitimli erkekler, “Dinle alakası yok, zaman kaybı” diye düşünüyor. Kadınlar ise “Benim için manevi bir destek” diyerek sürdürmek istiyor. Bu da aslında kültürel çatışmanın küçük bir yansıması.
---
Sonuç Yerine: Bir Gelenek, Bir Kimlik
Kırk çıkarma, dinde zorunlu bir ibadet değil. Ama toplumda kimlik, aidiyet ve destek mekanizması olarak önemli bir yere sahip. Erkekler genellikle mantığa, kadınlar ise duygulara yaslanarak değerlendiriyor. Yani mesele sadece bir ritüel değil, aynı zamanda “biz kimiz, nereden geliyoruz ve hangi gelenekleri sürdürmek istiyoruz?” sorusunun da cevabı.
---
Siz Ne Düşünüyorsunuz Forumdaşlar?
* Sizce kırk çıkarma gerçekten gerekli mi, yoksa kültürel bir alışkanlık mı?
* Erkeklerin pratik yaklaşımı mı yoksa kadınların topluluk odaklı yaklaşımı mı daha anlamlı geliyor size?
* Modern yaşamda bu ritüeli sürdürmeli miyiz, yoksa yeni anlamlar mı yüklemeliyiz?
Hadi gelin, kendi deneyimlerinizi, büyüklerinizden duyduklarınızı ve düşüncelerinizi paylaşın. Bakalım bu kadim geleneğin forumdaki yankısı nasıl olacak?
Selam dostlar,
Bugün uzun zamandır kafamı kurcalayan bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum: “Dinde kırk çıkarma var mı?” Çocuk doğduktan 40 gün sonra yapılan “kırklama” veya “kırk çıkarma” uygulamasını hemen hepimiz duymuşuzdur. Birçoğumuzun ailesinde, anneannelerimizde, komşularımızda yaşatılan bu gelenek, aslında kimileri için dini bir gereklilik gibi görünürken kimileri içinse sadece kültürel bir ritüel. Peki işin gerçeği nedir? Gelin biraz verilerle, biraz da hikâyelerle iç içe bakmaya çalışalım.
---
Kırk Çıkarma: Kültürel Bir Gelenek mi, Dinî Bir Emir mi?
İslam’ın temel kaynakları olan Kur’an ve hadis kitaplarına baktığımızda, “kırk çıkarma” diye bir ibadetin olmadığını görüyoruz. Yani dinî emirler arasında yer almıyor. Ancak antropoloji ve sosyoloji araştırmaları, bu uygulamanın kökenlerinin çok daha eskiye, İslam öncesi Türk ve Orta Asya kültürlerine dayandığını söylüyor.
Türk kültüründe “40” sayısı hem koruyucu hem de tamamlayıcı bir sayı olarak görülmüş. Mesela; kırk gün yas, kırk gün nazarlık, kırk gün lohusa kadına dikkat edilmesi… Bu sembolizm İslam’la harmanlanmış ve halk arasında dinle iç içe bir gelenekmiş gibi kabul edilmiş.
Türkiye’de 2022 yılında yapılan bir saha araştırmasında, genç annelerin %64’ü hâlâ “kırk çıkarma” ritüelini uyguladığını söylemiş. İlginç olan nokta ise; bu uygulamayı yapanların yarısı bunu dinî bir görev olarak değil, “büyüklerin gönlü olsun” veya “kültürden kopmayalım” düşüncesiyle yaptığını ifade etmiş.
---
Bir Anne Anlatıyor: Duygular ve Gelenekler
Geçenlerde bir arkadaşım anlattı: İlk bebeği doğduğunda kayınvalidesi ısrarla kırklamayı istemiş. Kova dolusu su hazırlanmış, içine altın atılmış, sonra hem bebek hem anne yıkanmış. Arkadaşım, “Ben dini bir şey yapıyorum sandım ama aslında annelik yolculuğumun ilk toplumsal ritüeliydi. Kendimi yalnız hissetmediğim bir andı,” dedi.
İşte burada kadınların bakış açısı çok belirgin: Onlar için bu sadece bir ritüel değil, toplumsal destek ve aidiyet duygusu. Lohusalık döneminde annenin çevresinden gördüğü ilgi, onun ruh sağlığına iyi geliyor. Yani kadınlar genellikle duygusal ve topluluk odaklı yaklaşırken, erkekler bu işin daha çok “gerek var mı yok mu?” kısmına odaklanıyor.
---
Erkeklerin Gözüyle: Pratiklik ve Gereklilik
Bir erkek arkadaşım bu konuyu şöyle yorumladı:
“Ya kardeşim, 40 gün sonra suya sokmakla ne olacak? Zaten bebek her gün banyo yapıyor. Benim için işin dini boyutu önemliydi. Araştırdım, dinde yeri yokmuş. O yüzden bana göre gerek yok. Ama eşim istediyse, ben de karışmadım.”
Burada tipik bir erkek yaklaşımını görüyoruz: Sonuç odaklı, pratik bakış. “Dinde var mı, yok mu?” diye sorguluyor, varsa uyguluyor, yoksa mantıksız buluyor. Bu yönüyle aslında toplumsal cinsiyet rollerinin kültürel gelenekleri nasıl farklı şekillerde yorumladığını gözlemliyoruz.
---
40 Sayısının Sembolizmi ve İnançlardaki Yeri
“40” sayısının farklı dinlerde ve kültürlerde de özel bir yeri var.
* Hz. Musa’nın Tur Dağı’nda 40 gün kalması,
* Hz. İsa’nın çölde 40 gün oruç tutması,
* İslam’da da kişinin kırk yaşında olgunluğa ermesi,
hep bu sayının kutsiyetini gösteriyor.
Dolayısıyla kırk çıkarma, aslında İslam’ın özünde yok ama kültürel hafızada derin izler bırakmış bir gelenek. Bu da bize gösteriyor ki, din ve kültür çoğu zaman birbirine karışıyor.
---
Modern Dünyada Kırk Çıkarma: Devam mı, Değişim mi?
Bugün şehir hayatında bu ritüel farklı formlarda yaşatılıyor. Mesela köylerde hâlâ “kırklama suyu” hazırlanırken, şehirlerde anneler daha modern uyarlamalar yapıyor: Bebeğin 40. günü fotoğraf çekimi, küçük aile kutlamaları ya da sembolik bir su dökme.
Psikologlar, bu tür geleneklerin annelere sosyal destek sağladığını ve doğum sonrası depresyon riskini azalttığını söylüyor. Yani işin bilimsel açıdan faydalı bir boyutu da var.
Ama aynı zamanda, bazı genç çiftler bu uygulamayı gereksiz bularak tamamen terk ediyor. Özellikle eğitimli erkekler, “Dinle alakası yok, zaman kaybı” diye düşünüyor. Kadınlar ise “Benim için manevi bir destek” diyerek sürdürmek istiyor. Bu da aslında kültürel çatışmanın küçük bir yansıması.
---
Sonuç Yerine: Bir Gelenek, Bir Kimlik
Kırk çıkarma, dinde zorunlu bir ibadet değil. Ama toplumda kimlik, aidiyet ve destek mekanizması olarak önemli bir yere sahip. Erkekler genellikle mantığa, kadınlar ise duygulara yaslanarak değerlendiriyor. Yani mesele sadece bir ritüel değil, aynı zamanda “biz kimiz, nereden geliyoruz ve hangi gelenekleri sürdürmek istiyoruz?” sorusunun da cevabı.
---
Siz Ne Düşünüyorsunuz Forumdaşlar?
* Sizce kırk çıkarma gerçekten gerekli mi, yoksa kültürel bir alışkanlık mı?
* Erkeklerin pratik yaklaşımı mı yoksa kadınların topluluk odaklı yaklaşımı mı daha anlamlı geliyor size?
* Modern yaşamda bu ritüeli sürdürmeli miyiz, yoksa yeni anlamlar mı yüklemeliyiz?
Hadi gelin, kendi deneyimlerinizi, büyüklerinizden duyduklarınızı ve düşüncelerinizi paylaşın. Bakalım bu kadim geleneğin forumdaki yankısı nasıl olacak?