lawintech
New member
Bir Üniversite ve Bir Hikâye: Ankara Bilim Üniversitesi'nin Derinliklerine Yolculuk
Merhaba dostlar,
Bugün sizlerle çok ilginç bir hikâye paylaşmak istiyorum. Bu hikâye, bana göre sadece bir üniversitenin hikâyesi değil, aynı zamanda toplumumuzdaki kadın ve erkeklerin bakış açılarını, farklı çözümleme yöntemlerini nasıl benimsediklerini de anlatıyor.
Bir gün, Ankara Bilim Üniversitesi’nin bir etkinliğinde tanıştım bir grup öğrenciyle. İlk başta sıradan bir üniversite tanıtımı gibi görünse de, o gün yaşadıklarım bana çok şey öğretti. Buradaki karakterlerin farklı bakış açılarını, çözüm odaklı düşünme biçimlerini ve ilişkisel bakış açılarını daha iyi anlamamı sağladı. Gelin, bu hikâye ile siz de birlikte derinleşelim.
Günlerden Bir Gün: Çağıl ve Cansu'nun Tanışması
Çağıl, çözüm odaklı bir öğrenci olarak tanınır. Herkesin zorlandığı bir projede, Çağıl hep bir adım öndedir. En zor matematik problemlerini bile birkaç dakika içinde çözer, bir şeyin altını çizmek gerekirse, herkesin hayal bile edemediği basit çözümlerle çıkagelir. Yani, her şeyin bir çözümü olduğuna inanır, ve çözümün o kadar yakın olduğuna dair de hep bir inanç taşır.
Cansu ise empatik bir öğrencidir. İnsanların hislerine değer verir, bir grup çalışmasında herhangi bir arkadaşının üzülmesi, onun içine dert olur. Çevresindekilerle çok iyi ilişkiler kurar, her biriyle derin bağlar kurar ve asla tek başına çözüm üretmez. Cansu'nun en güçlü yönü, insanların yaşadığı zorlukları derinden anlaması ve her zaman onlara destek olmak için bir adım daha atmasıdır.
Bir gün, Ankara Bilim Üniversitesi’ne gelen bir grup öğrenci, Çağıl ve Cansu’yu tanıma fırsatı bulmuştu. İkisi de aynı sınıfta olsalar da, farklı düşünme biçimleri onları çoğu zaman farklı yönlere iterdi. Bir projede, çözüm arayışına girdiklerinde, Çağıl ve Cansu’nun birbirlerinden nasıl farklı düşündüklerini gözlemlemek de oldukça ilginçti.
Bir Proje, İki Farklı Bakış Açısı: Hangi Yoldan Gidilmeli?
Projeler okulun en önemli parçalarından biridir ve Ankara Bilim Üniversitesi’nde de bu durum farklı değildir. Bir gün hocalarından biri, öğrencilere “Sosyal medya platformlarında çevre sorunlarına dikkat çekme” üzerine bir proje önerisi sundu. Herkes bir an duraksadı, ama Çağıl hemen atıldı. “Evet, çok basit! Sosyal medya etkileyicilerini hedef alarak bir kampanya başlatabiliriz. Herkesin takip ettiği fenomenler bunu duyurursa, milyonlarca kişiye ulaşabiliriz. Hem de kısa sürede.”
Çağıl’ın çözüm önerisi netti ve pratikti. Ancak Cansu başka bir açıdan bakıyordu. “Bence insanlara sorunları anlatmanın ötesinde, onları çözüm yollarına yönlendirmek gerek. Sosyal medyada sadece dikkat çekmek değil, çözüm önerileri sunmalıyız. Çevreyi korumanın yollarını, bilinçli yaşamın adımlarını anlatmalıyız. Bu kampanya, sadece ses getiren bir olay olmamalı, insanları gerçekten harekete geçirmeli.”
Çağıl, Cansu’nun önerisini kısa süreliğine çok karmaşık bulmuştu. Ancak, projenin sadece farkındalık yaratmakla sınırlı kalmaması gerektiğini düşündü. “Birçok kişi biliyor ama harekete geçmiyor. Bu durumda asıl meseleye bakmamız gerek,” dedi. Cansu, insanların neden harekete geçmediklerini düşündü ve empatik bakış açısını devreye sokarak, “Bir şeyleri değiştirmek için bir duyguya hitap etmek gerekir. İnsanların iç dünyasına dokunmalı, onları sadece bilinçlendirmemeli, onların kendilerini değiştirmelerine yardımcı olmalıyız” dedi.
İki farklı bakış açısı arasında gidip gelirken, bir noktada, projeyi harmanlamaya karar verdiler. Çağıl’ın stratejik çözüm önerileri ve Cansu’nun insan odaklı yaklaşımı birleşti ve projenin temelleri çok daha sağlam atılmaya başlandı. Hem farkındalık yaratılacak hem de insanları harekete geçirecek bir kampanya tasarlandı. Cansu’nun empatik yaklaşımı, projenin etkisini daha da güçlendirdi.
Sonuçlar: Birlikte Daha Güçlü Bir Çözüm Yaratmak
Zaman geçti, proje başarıyla tamamlandı. Ankara Bilim Üniversitesi’nden öğrenciler, hem sosyal medya üzerinde çevre konusunda geniş bir etki yaratmış hem de insanları bilinçlendirmişti. Çağıl ve Cansu, birbirlerinin bakış açılarını takdir ederek, birlikte daha iyi işler ortaya çıkardılar. Çağıl’ın çözüm odaklı yaklaşımı ve Cansu’nun empatik yaklaşımı, birbirlerini tamamlayarak güçlendi.
Ankara Bilim Üniversitesi’nin sunduğu eğitim, sadece derslerle sınırlı değildi. Öğrenciler burada sadece teorik bilgiler edinmekle kalmıyor, aynı zamanda bir arada yaşamayı, farklı bakış açılarını kabul etmeyi ve güçlerini birleştirerek topluma katkı sağlamayı öğreniyorlardı. Üniversite, her iki yaklaşımın – stratejik ve empatik düşünme biçimlerinin – bir arada var olabileceği, başarılı projeler için en verimli ortamı sağlıyordu.
Ve en nihayetinde, çağdaş bir üniversiteye dair ne öğrenebileceğimizi düşündüğümüzde, işte bu tür hikâyelerin ve öğrencilerin birbirlerinden öğrendiklerinin ne kadar kıymetli olduğunu anlıyoruz. Çünkü bir üniversite, sadece bir bilgi yuvası değil, aynı zamanda farklı bakış açılarıyla büyüyen ve gelişen bir dünyadır.
Son Söz: Öğrenmeye ve Gelişmeye Devam Ediyoruz
Hikâyeyi paylaşmamın amacı, bir üniversitenin sadece eğitim veren bir kurum olmanın ötesinde, bireylerin kişisel gelişimlerine de katkı sağladığını vurgulamaktı. Ankara Bilim Üniversitesi, sadece akademik başarıyı değil, aynı zamanda empatiyi, stratejik düşünmeyi ve çözüme odaklanmayı da öğretiyor. İşte bu yüzden, burada farklı bakış açılarıyla büyümek, dünyayı daha iyi bir yer haline getirecek çözümler üretmek için önemli bir adım atılmış oluyor.
Merhaba dostlar,
Bugün sizlerle çok ilginç bir hikâye paylaşmak istiyorum. Bu hikâye, bana göre sadece bir üniversitenin hikâyesi değil, aynı zamanda toplumumuzdaki kadın ve erkeklerin bakış açılarını, farklı çözümleme yöntemlerini nasıl benimsediklerini de anlatıyor.
Bir gün, Ankara Bilim Üniversitesi’nin bir etkinliğinde tanıştım bir grup öğrenciyle. İlk başta sıradan bir üniversite tanıtımı gibi görünse de, o gün yaşadıklarım bana çok şey öğretti. Buradaki karakterlerin farklı bakış açılarını, çözüm odaklı düşünme biçimlerini ve ilişkisel bakış açılarını daha iyi anlamamı sağladı. Gelin, bu hikâye ile siz de birlikte derinleşelim.
Günlerden Bir Gün: Çağıl ve Cansu'nun Tanışması
Çağıl, çözüm odaklı bir öğrenci olarak tanınır. Herkesin zorlandığı bir projede, Çağıl hep bir adım öndedir. En zor matematik problemlerini bile birkaç dakika içinde çözer, bir şeyin altını çizmek gerekirse, herkesin hayal bile edemediği basit çözümlerle çıkagelir. Yani, her şeyin bir çözümü olduğuna inanır, ve çözümün o kadar yakın olduğuna dair de hep bir inanç taşır.
Cansu ise empatik bir öğrencidir. İnsanların hislerine değer verir, bir grup çalışmasında herhangi bir arkadaşının üzülmesi, onun içine dert olur. Çevresindekilerle çok iyi ilişkiler kurar, her biriyle derin bağlar kurar ve asla tek başına çözüm üretmez. Cansu'nun en güçlü yönü, insanların yaşadığı zorlukları derinden anlaması ve her zaman onlara destek olmak için bir adım daha atmasıdır.
Bir gün, Ankara Bilim Üniversitesi’ne gelen bir grup öğrenci, Çağıl ve Cansu’yu tanıma fırsatı bulmuştu. İkisi de aynı sınıfta olsalar da, farklı düşünme biçimleri onları çoğu zaman farklı yönlere iterdi. Bir projede, çözüm arayışına girdiklerinde, Çağıl ve Cansu’nun birbirlerinden nasıl farklı düşündüklerini gözlemlemek de oldukça ilginçti.
Bir Proje, İki Farklı Bakış Açısı: Hangi Yoldan Gidilmeli?
Projeler okulun en önemli parçalarından biridir ve Ankara Bilim Üniversitesi’nde de bu durum farklı değildir. Bir gün hocalarından biri, öğrencilere “Sosyal medya platformlarında çevre sorunlarına dikkat çekme” üzerine bir proje önerisi sundu. Herkes bir an duraksadı, ama Çağıl hemen atıldı. “Evet, çok basit! Sosyal medya etkileyicilerini hedef alarak bir kampanya başlatabiliriz. Herkesin takip ettiği fenomenler bunu duyurursa, milyonlarca kişiye ulaşabiliriz. Hem de kısa sürede.”
Çağıl’ın çözüm önerisi netti ve pratikti. Ancak Cansu başka bir açıdan bakıyordu. “Bence insanlara sorunları anlatmanın ötesinde, onları çözüm yollarına yönlendirmek gerek. Sosyal medyada sadece dikkat çekmek değil, çözüm önerileri sunmalıyız. Çevreyi korumanın yollarını, bilinçli yaşamın adımlarını anlatmalıyız. Bu kampanya, sadece ses getiren bir olay olmamalı, insanları gerçekten harekete geçirmeli.”
Çağıl, Cansu’nun önerisini kısa süreliğine çok karmaşık bulmuştu. Ancak, projenin sadece farkındalık yaratmakla sınırlı kalmaması gerektiğini düşündü. “Birçok kişi biliyor ama harekete geçmiyor. Bu durumda asıl meseleye bakmamız gerek,” dedi. Cansu, insanların neden harekete geçmediklerini düşündü ve empatik bakış açısını devreye sokarak, “Bir şeyleri değiştirmek için bir duyguya hitap etmek gerekir. İnsanların iç dünyasına dokunmalı, onları sadece bilinçlendirmemeli, onların kendilerini değiştirmelerine yardımcı olmalıyız” dedi.
İki farklı bakış açısı arasında gidip gelirken, bir noktada, projeyi harmanlamaya karar verdiler. Çağıl’ın stratejik çözüm önerileri ve Cansu’nun insan odaklı yaklaşımı birleşti ve projenin temelleri çok daha sağlam atılmaya başlandı. Hem farkındalık yaratılacak hem de insanları harekete geçirecek bir kampanya tasarlandı. Cansu’nun empatik yaklaşımı, projenin etkisini daha da güçlendirdi.
Sonuçlar: Birlikte Daha Güçlü Bir Çözüm Yaratmak
Zaman geçti, proje başarıyla tamamlandı. Ankara Bilim Üniversitesi’nden öğrenciler, hem sosyal medya üzerinde çevre konusunda geniş bir etki yaratmış hem de insanları bilinçlendirmişti. Çağıl ve Cansu, birbirlerinin bakış açılarını takdir ederek, birlikte daha iyi işler ortaya çıkardılar. Çağıl’ın çözüm odaklı yaklaşımı ve Cansu’nun empatik yaklaşımı, birbirlerini tamamlayarak güçlendi.
Ankara Bilim Üniversitesi’nin sunduğu eğitim, sadece derslerle sınırlı değildi. Öğrenciler burada sadece teorik bilgiler edinmekle kalmıyor, aynı zamanda bir arada yaşamayı, farklı bakış açılarını kabul etmeyi ve güçlerini birleştirerek topluma katkı sağlamayı öğreniyorlardı. Üniversite, her iki yaklaşımın – stratejik ve empatik düşünme biçimlerinin – bir arada var olabileceği, başarılı projeler için en verimli ortamı sağlıyordu.
Ve en nihayetinde, çağdaş bir üniversiteye dair ne öğrenebileceğimizi düşündüğümüzde, işte bu tür hikâyelerin ve öğrencilerin birbirlerinden öğrendiklerinin ne kadar kıymetli olduğunu anlıyoruz. Çünkü bir üniversite, sadece bir bilgi yuvası değil, aynı zamanda farklı bakış açılarıyla büyüyen ve gelişen bir dünyadır.
Son Söz: Öğrenmeye ve Gelişmeye Devam Ediyoruz
Hikâyeyi paylaşmamın amacı, bir üniversitenin sadece eğitim veren bir kurum olmanın ötesinde, bireylerin kişisel gelişimlerine de katkı sağladığını vurgulamaktı. Ankara Bilim Üniversitesi, sadece akademik başarıyı değil, aynı zamanda empatiyi, stratejik düşünmeyi ve çözüme odaklanmayı da öğretiyor. İşte bu yüzden, burada farklı bakış açılarıyla büyümek, dünyayı daha iyi bir yer haline getirecek çözümler üretmek için önemli bir adım atılmış oluyor.